İslamcı Dergilerde Bir ‘Öteki’ olarak Nazım Hikmet
1960-80 Arası İslamcı Dergilerde Bir ‘Öteki’ olarak Nazım Hikmetİslamcı Dergiler, Türkiye kültür ve yayıncılık tarihinde zengin bir birikimi temsil ediyor. İslamcı Dergiler Projesi kapsamında çok sayıda dergi taranıp araştırmacıların hizmetine sunuldu. Biz de bu yazımızda Türkiye’de sosyalizmin önemli savunucularından olan Nazım Hikmet’in 1960-1980 arası İslamcı dergilerce nasıl ele alındığını resmedip solcu-sağcı ikileminde olan tartışmaların mahiyetini göstermeye çalıştık.
Nazım Hikmet, günümüzde olduğu gibi 1960-1980 arasındaki İslamcı dergilerde de tartışma konusu olmuştur. Bu tartışmanın omurgasının oluşmasında yazarın savunduğu dünya görüşünün önemli etkisinin olmasının yanı sıra, 1951 yılında Sovyetler birliğine kaçması ve Peyami Safa ve diğer sağ görüşlü yazarlarla yürütmüş olduğu sert tartışmaların oluşturduğu görülmektedir.[1] Bu yazıda İslamcı dergilerde yazarlar tarafından Nazım Hikmet’in nasıl algılandığı genel hatlarıyla açıklanmaya çalışılacaktır.
İslamcı yazarlar, Nazım Hikmet’in ölümünden sonra onun ölüm haberini mutlu bir havadis olarak okuyucularına aktarmışlar ve Nazım hikmet ile ilgili ağır ifadeler kullanmışlardır.[2] Türkiye’de Nazım Hikmet’i anlamaya ve anlamlandırmaya yönelik çalışmalarda özellikle 1960’li yıllardan itibaren ana akım medyada ve devletin tutumunda ortaya çıkan yumuşama İslamcı yazarlar tarafından sert ifadelerle eleştirilmiş[3]; ‘gayri milli’, ‘vatan haini’ ve ‘Bolşevik züppesi’ olarak ötekileştirilen Nazım Hikmet’in aile bağlarından itibaren başlayarak, geçmiş defterleri açılmış, onun yaşamı ve inişli çıkışlı hayatı, Nazım hikmetçelişkileri yazarlar tarafından konu edinilmiştir.[4] Özellikle Cumhuriyet gazetesinde Nazım hikmet hakkında İlhan Selçuk ve Aziz Nesin’in yazmış oldukları Nazım’ı öven yazı dizileri dergi yazarlarının hedef tahtasına oturtulmuştur. Nitekim İslam’ın ilk emri oku dergisi yazarı Süleyman Özkafa, İlhan Selçuk tarafından Nazım’ın büyük şair ve mukaddes bir milli kahraman olarak gösterilmesine karşı çıkarak, Nazım’ın büyük şair olduğu düşüncesinin komünistler ve gafiller tarafından şişirilmiş bir balon olduğunu ifade etmiştir.[5] Aynı şekilde Yeniden Milli Mücadele dergisinde yayımlanan imzasız yazılarda da Nazım’ın Türk basınında milli bir kahraman olarak anılması ve şiirlerinin radyolarda okutulması eleştirilmiş Osmanlı dönemine dayanan aile bağları ve Türkiye’den kaçışı vurgulanarak Nazım’ın bu toprağın evladı olmadığı bir Polonya dönmesi olduğu vurgulanmıştır.[6] Sebil dergisindeki ‘Bir hainin dosyası’ adlı yazısında Selahaddin Eş, Nazım Hikmet’in cenazesinin Ankara’ya nakledilmesi teşebbüslerine şiddetle karşı çıkmış, Nazım Hikmet’in ve Osmanlı’ya dayanan ailesi hakkında oldukça sert ithamlarda bulunarak : ‘Öyle anlaşılıyor ki; bu aile kalenin içten fethedilmesi gibi asıl büyük istilanın ve içten ifsat etme siyasetinin bir maşası olsa gerek’ demiştir.[7]İslamcı yazarlar tarafından Nazım Hikmet’e yapılan en önemli suçlamalar ‘gayri milli’ olmak ve ülkesinin değerlerinden kopuk yaşamak ve kendi ülkesinin insanından nefret etmektir.
Bazı İslamcı yazarların ise Nazım Hikmet’in yazdığı şiirlerin edebi değerlerini ele alan metinler ortaya koydukları da görülmektedir. Nitekim bu yazılarda Nazım’ın Rus yazar Mayakovksi’nin taklitçisi olduğu iddia edilmiş ve Nazım’ın fikir dünyasına ve şiirlerine hakim olan Marx ve materyalizme dair ögelerin eleştirisi yapılarak Nazım’ın kalemini materyalizme kiralayan bir yazar olduğu ifade edilmiştir. Nazım’ın makineleşmek şiiri çerçevesinde makinelere olan hayranlığını analiz eden sosyo-psikolojik analizler ortaya konulmuştur. Bu yazılarda Nazım’ın makineleşmeye ve materyalizme önem vermesinin nedeninin ülkede yaşanan yoksulluk olduğu belirtilmiş, şiirlerinde Anadolu’yu gezerken yaptığı, Anadolu insanına yönelik tasvirler eleştirilerek, Nazım’ın kendi toplumuna tepeden baktığı, kurtuluşun bu toplumla olamayacağını varsayarak ülkesinden kaçtığına yönelik suçlamalar yapılmıştır. Peyami Safa’nın Nazım hakkında ortaya koyduğu eleştirilerin dergi yazarları üzerinde büyük etkiye sahip olduğu görülmektedir.[8] Yine bu dönemde Peyami Safa’nın Nazım Hikmet’in “bir provakatör üstünde hiciv denemeleri” adlı şiirine cevap olarak 1935 yılında yazdığı “Cingöz Recai’den Nazım Hikmet’e” şiiri çeşitli dergilerde bir çok kez yayımlanmıştır.[9]
Bu dönemde İslamcı dergilerde yazarlar tarafından sıklıkla belirtilen diğer husus, Nazım Hikmet’in şahsında ortaya konulan komünizm eleştirisidir. Nazım Hikmet’in Sovyetler Birliğine kaçışından itibaren burada yaşadığı süreç içerisinde Sovyetler birliğine dair düşüncelerinde hayal kırıklığına uğradığı ve aslında Nazım’ın kendisinin de bu sistemden hoşlanmadığı, rejimin sıkı takibatı altında olduğu, yazdığı eserlerin sansüre uğradığı yönündeki iddialar, ikincil ve üçüncül kaynaklara dayanılarak aktarılmış ve bu çerçevede yazarlar tarafından komünizm eleştirisi yapılmıştır.[10]
Görüldüğü üzere İslamcı dergilerde, yazarların Nazım Hikmet’e yönelik olarak yapmış olduğu eleştirilerin ağırlıklı olarak onun sanatsal kimliğinden öte fikirleri, aile bağları, kişisel yaşantısı ve dönemim siyasal koşulları çerçevesinde ele alınmaktadır. Onun edebi kimliğini ele alan yazarların ise Nazımı küçümseme eğilimi gösterdikleri görülmektedir. İslamcı yazarlar, Nazım’ın Türk toplumunda kayda değer bir sanatsal kişilik olarak var olmasına taraftar değildirler. Onlara göre ölümünden sonra Nazım’ın bir ‘öteki’ olarak sadece bedeni değil, toplumu zehirleyen fikirleri ve sanatı da Türk toplumundan uzak tutulmalıdır.
[1]Osman Burak, “Peyami-Nâzım Kavgası,” Tohum 4, no. 42 (1969): 30; Süleyman Özkafa, “Sola Açılan Pencere,” İslamın İlk Emri Oku 5, no. 49 (1965): 21.
[2]H. Özöğretmen, “Nazım Hikmetof,” Fedai 1, no. 1 (1963): 7.
[3]“Nazım Hikmet Budur, Komünizm Budur,” Yeniden Milli Mücadele 7, no. 347 (1976): 7; “Nazım’a Yanmak,” Yeniden Milli Mücadele 8, no. 366 (1977): 16.
[4]“Nazım Hikmet Budur, Komünizm Budur”; Osman Burak, “Peyami-Nâzım Kavgası.”
[5]Süleyman Özkafa, “Sola Açılan Pencere.”
[6]“Sofya Radyosunda: Nazım Hikmet Türk Basınında: Nazım Hikmet,” Yeniden Milli Mücadele 1, no. 1 (1970): 8; “Nazım’a Yanmak.”
[7]Selahaddin Eş Çakirgil, “Bir Hainin Dosyası,” Sebil 2, no. 58 (1977): 13.
[8]“Yesenin, Mayakovski ve Nazım Hikmet,” Yeniden Milli Mücadele 1, no. 7 (1970): 12; “Yıkılan Nazım Hikmet Efsanesi,” Yeniden Milli Mücadele 1, no. 2 (Şubat 10, 1970): 12; “Yıkılan Nazım Hikmet Efsanesi,” Yeniden Milli Mücadele 1, no. 3 (Şubat 17, 1970): 12; “Yıkılan Nazım Hikmet Efsanesi,” Yeniden Milli Mücadele 1, no. 4 (Şubat 24, 1970): 12; “Yıkılan Nazım Hikmet Efsanesi,” Yeniden Milli Mücadele 1, no. 5 (Mart 3, 1970): 12.
[9]Peyami Safa, “Cingöz Recai’den Nazım Hikmet’e,” Yeniden Milli Mücadele 1, no. 20 (1970): 9; Peyami Safa, “Cingöz Recai’den Nazım Hikmet’e,” Pınar 3, no. 30 (1974): 35.
[10]Tevfik Nezihi, “Nazım Hikmet’in Son Yazdığı Piyes Demirperdede Sahneden Kaldırıldı,” Büyük Doğu 10, no. 8 (1959): 6; “Meğer Kızıl Rus Cenneti Neymiş!..,” Şura 1, no. 35 (1978): 10.